“Ədəbiyyat və incəsənət” portalının “Ulduz” jurnalı ilə birgə BİRİ İKİSİNDƏ layihəsində Türkiyənin “Genç Yürekler” jurnalının təqdim etdiyi 51 türk müəllif inin yazıları yer alır. Türkiyə türkcəsində yayılan əsərlərin əsas qayəsi budur: “Dildə, fikirdə, işdə birlik!”.
Balkan Yarımadası Asya ile Avrupa kıtalarının birleştiği bölgede yer almaktadır. Trakya Bölgesi de Balkan Yarımadası’nın önemli merkezlerinden biri olarak farklı etnik grupların buluşma noktası olurken, jeopolitik önemini her zaman korumuştur. Trakya Bölgesi, doğu ve batı olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Doğu Trakya, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları içinde bulunan Avrupa kıtasındaki topraklarını içermektedir. Türkiye’nin sınırı dışında kalan bölge ise Batı Trakya olarak adlandırılmaktadır. Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin (Garbi Trakya Hükümet-i Müstakilesi) sınırları dikkate alındığında, bir bölümü Yunanistan’ın, diğer bir bölümü ise Bulgaristan’ın sınırları içinde bulunduğu görülmektedir. Batı Trakya Bölgesinin bugünkü sınırı ise; doğudan Meriç nehriyle Türkiye’den, batıdan Mesta Karasu nehriyle Makedonya’dan, kuzeyden Rodop dağları ile Bulgaristan’dan ayrılmış olup güneyden de Ege deniziyle çevrilidir. İskeçe, Gümülcine ve Meriç üç ayrı vilâyetlerinden oluşmaktadır.[1]
Balkanlar ve Trakya’daki Türk varlığının oluşmasının Osmanlı Devleti’nin önemli komutanlarından biri olan Süleyman Paşa’nın komutasında yapılan akınlar vasıtasıyla başladığı ifade edilse de, yapılan araştırmalar sonucunda Balkanlardaki Türk varlığının 380 yılından itibaren Hunların Doğu Avrupa ve Balkanlara başlattığı akınlarla ortaya çıkmıştır.[2] Nitekim Hun Hükümdarı Attila, I. Balkan (441-442) ve II. Balkan (447) seferinde Belgrad, Niş, Sofya, Filibe, Preslav, Lüleburgaz ve Gelibolu’yu zapt ederek İstanbul’u kuşatmak için Athyra’ya (Büyükçekmece) kadar ulaşmıştır. Hunlarla Bizans arasında yapılan anlaşma sonucunda Hunların sınır şehri Niş’te ortak pazar kurulmasıyla da Türkler, Balkan Yarımadası’nda ticarî faaliyetlerle de başlamıştır.[3] IV. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden Türklerin Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Oğuz ve Kuman boyları Avrupa ve Balkanlara göç etmeye başlamış ve tam anlamıyla kitleler halinde yerleşip Balkanları yurt tutmaları VI. yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür.[4]
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 Türk devletinden biri olan Avarlar, 626 yılında Avar hâkimiyetine tâbi olan Bulgar kuvvetleriyle Trakya’yı aşarak İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşatmıştır. Avarların İstanbul kuşatması donanmalarının olmamasından dolayı başarıya ulaşamamış, sonuç alamadan zor şartlar altında geri çekilmiştir.[5] VII. yüzyılda Türk asıllı Bulgarlar Asparuh Han komutasında Batı Karedeniz ile Tuna arasında Tuna-Bulgar Devleti’nin temellerini atmıştır.[6] Asparuh, Bizans İmparatoruna karşı yedi Slav boyu ve Severiler’i hâkimiyeti altına alarak, Avarların saldırılarını önlemek için batıya iskân etmiştir. 681 yılında IV. Konstantinos’un Araplarla savaş halinde olmasını fırsat bilen Asparuh komutası altında bulunan Bulgar ordusu, Trakya’ya girerek birçok şehri yağmalayarak harap etmiştir. Bulgarlar, Bizans İmparatoru IV. Konstantinos’u yenmesiyle Bizans’ı vergiye bağlamış ve Bizans İmparatorluğu da Dobruca bölgesindeki Tuna-Bulgar hâkimiyetini kabul etmiştir.[7] 864 yılında ise Tuna-Bulgar Han’ı Boris Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemiş, devletin resmî dini Hristiyanlığı kabul etmiştir. Kurulan Bulgar Kilisesini, İstanbul’a bağlamıştır. Bu kabul sonrasında Hristiyan devletlerinin nezdinde Bulgarların itibarı yükseldiği gibi Slav nüfusunun Bulgar nüfusuyla kültür etkileşimi sağlanmıştır. Nitekim bu etkileşim ile Bulgarlar, Slav dili ve kültürü içerisinde kalarak kimliklerini zamanla kaybetmiş ve Slav kimliği içerisine dahil olmuştur.[8] 1189 yılında III. Haçlı Seferi sırasında Alman İmparatoru Fr. Berberos Edirne’ye geldiğinde Bulgar hükümdarı İvan Asen, Bizans’a karşı Berberos’a 40.000 Kuman askerini yardıma göndermiştir.[9]
Bulgarların Dobruca’da bıraktıkları kitabelerde hükümdarın 852 yılında I. Presyan’a kadar Han unvanıyla anılması ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ni kullanmalarından ötürü Tuna Bulgarlarının Hristiyan olmadan önce Türklüklerini devam ettirdikleri anlaşılmaktadır.[10]
Moğollar Anadolu topraklarını istilaya başladıktan hemen sonra 1222-1254 yılları arasında Anadolu topraklarına yerleştirilen 10.000 çadırdan oluşan Kuman Türkleri; Balkanlara tekrardan göçüp bölgede büyük bir güç kazanmışlardır. Nitekim Bulgarlar, XIII. yüzyılda Kumanlar sayesinde II. Bulgar Devleti’ni kurmuştur. Kumanlar da daha sonraları din, dil ve kültürlerini muhafaza edemeyerek yoğun Slav ve Ortodoksluk etkisinde kalmıştır.[11]
1261 yılında Moğollar Anadolu Selçuklu Başkenti Konya’ya saldırmış, II. İzzettin Keykavus, ilk olarak Türkmenlerin uç beyliklerine, ardından da Bizans İmparatoru VIII. Mihail Paleologos’dan destek almak için Bizans İmparatorluğuna sığınmıştır. Selçuklu Sultanı Keykavus’u destekleyen 35-40 Türkmen obası, 1263 tarihinde Keykavus’a Bizans topraklarında katılmış ve Bizans İmparatoru tarafından Kuzey Dobruca’da yerleşim izni verilmiştir. Göçenler arasında Balkanların İslamlaşma sürecinin temel taşlarından sayılan Babai Sarı Saltuk da bulunmaktadır. Sarı Saltuk Türkmenleri Baba-Dağı bölgesine yerleşip, Müslüman Altın Orda Emiri Nogay’ın himayesi altına girmişlerdir.[12] Sarı Saltuk Türkmenleri Dobruca Bölgesinde 10.000-12.000 arasında Müslüman toplumu oluşturmuştur.[13] Sarı Saltuk’un vefatıyla Sarı Saltuk Türkmenlerinin başına geçen Halil Ece’nin liderliğinde gemilerle göç ederek Karesi şehrine yerleşmişlerdir.[14] Altın Orda Emiri Nogay 1299 yılında ölmesiyle, Balkanlar’da kalan Türkmenlerin diğer bir bölümü de Anadolu’ya geri dönmüşlerdir. Balkanlar’da kalan Türkmenler ise Kumanlar arasında kaldıklarından Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu halk “Keykavus’un Halkı” anlamına gelen “Gagauz” adını almıştır.[15] IX-XII. yüzyılları arasında Osmanlı Devleti’nden önce Deli-Orman, Varna ve Tuna’ya kadar olan bölge Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve Uz Türklerinin yerleşim alanını oluşturmuştur.[16]
1341-1347 yıllarında Bizans İmparatorluğunda çıkan iç karışıklık ve Sırpların İstanbul önlerine kadar gelmesinden dolayı Bizans İmparatoru VI. İoannis Kantakuzenos, Batı Anadolu’da varlığını devam ettiren Türkmen obalarından yardım istemiştir. Önce Aydınoğlu Umur Bey’den, sonrasında da Müslüman olan bazı Bizanslıların etkisiyle Osmanlı Hükümdarı Orhan Gazi’den yardım almıştır.[17] Bu yardım sebebiyle Bizans İmparatoru Osmanlı Devleti’ne askerî birliklerinin gereksinimlerini sağlaması için Gelibolu Yarımadası’ndaki Tsympe (Çimpe) Kalesi’ni vermeyi vadetmiştir. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa 20.000 Türk kuvvetiyle Kantakuzenos’a destek vermek için Balkan Yarımadası’na geçmiş, kuşatma altındaki Edirne, Karaferya, Edessa, Vodena, Üsküp’ten geçerek, imparatorun oğlu Mateos’u kurtarmışdır.[18] Yardımdan geri dönen Süleyman Paşa Çimpe Kalesi’nde bir miktar kuvvet bırakarak Bizans İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki sorunlarını fırsat bilerek Gelibolu’yu ve beş yıl içerisinde Trakya’nın büyük kısmını ele geçirmiştir. Osmanlı Devleti Trakya’yı tam anlamıyla yurt tutmak için Anadolu’da yaşayan Türkmen obalarından bazılarını yeni alınan topraklara yerleştirmiştir.[19]
Sultan I. Murad döneminde Balkan fetihleri genişlemiş, 1361 yılında Edirne fethedilmiş, dört yıl sonra başkent Bursa’dan Edirne’ye taşınmıştır. 1363-1386 yılları arasında Filibe, Batı Trakya, Köstendil, İştip, Manastır, Pirlepe, Ohri, Sofya ve Niş fethedilmiştir. Yıldırım Bayezid döneminde Gelibolu güçlü deniz üssü olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Balkan yayılmacılığının denizlerde üstünlük sağlama gayreti taşıdığı anlaşılmaktadır. Yıldırım Bayezid Halife’den aldığı “Sultanu’l-Rum” unvanıyla Roma ve Selçuklu topraklarının varisi olmak istemiştir.[20] Yıldırım Beyezid, II. Murad, II. Mehmet, II. Bayezid ve Kanunî Sultan Süleyman dönemindeki genişleme Balkanlar’a doğru devam etmiş, 1392-1566 yılları arasında Üsküp, Selanik, Varna, Kosova, İstanbul, Arnavutluk, Mora Yarımadası, Belgrad ve Rodos ele geçirilmiştir.[21] Osmanlı Devleti fethettiği Balkan topraklarında istimalet siyaseti uygulayarak, gayrimüslimleri-din ve ırk farkı gözetmeden tüm tebaayı Osmanlı Devleti şemsiyesi altında adil olarak birleştirmiştir. Öyle ki, XIX. yüzyılda Bulgarlar, Sırplar, Yunanlılar isyan edene kadar Balkanlar’da yaşayan halklar tarafından bu hoşgörü siyaseti kabul görmüştür.[22]
“Ədəbiyyat və incəsənət”
(09.10.2024)
[1] Yusuf Hallaçoğlu - Halit Eren, “Batı Trakya”, DİA, C. 5, İstanbul 1992, s. 144.
[2] Kemal H. Karpat, “Balkanlar”, DİA, C. 5, İstanbul 1992, s. 28.
[3] İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2010, s. 78; Ali Ahmetbeyoğlu, Grek Seyyahı Priskos’a Göre Avrupa Hunları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1995, s. 8-13.
[4] Halil İnalcık, “Türkiye ve Balkanlar”, İsmail Soysal (Ed.), Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul 1993, s. 9; İbrahim Kafesoğlu, a.g.e., s. 53.
[5] İbrahim Kafesoğlu, a.g.e., s. 158.
[6] Kemal H. Karpat, a.g.m., s. 28.
[7] Nazif Kuyucuklu, “Bulgaristan”, DİA, C. 6, İstanbul 1992, s. 395.
[8] Halim Çavuşoğlu, Balkanlar’da Pomak Türkleri Tarih ve Sosyo-Kültürel Yapı, Ankara 1993, s. 2; Nazif Kuyucuklu, a.g.m., s. 395.
[9] Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2010, s. 265.
[10] Halil İnalcık, a.g.e., s. 9.
[11] Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul 2010, s. 266.
[12] Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar - I, İstanbul 2012, s. 7.
[13] Kemal H. Karpat, “Balkanlar”, DİA, C. 5, İstanbul 1992, s. 29.
[14] S. Burhanettin Kapusuzoğlu - Mevlüt Çam, Balkanlar’da İlk Müslüman Türk İskânının Öncüsü Sarı Saltık’ın Makamları, İstanbul 2018, s. 20.
[15] Halil İnalcık, a.g.e., s. 8.
[16] Halil İnalcık, “Türkiye ve Balkanlar”, İsmail Soysal (Ed.), Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul 1993, s. 9.
[17] Hasan Basri Karadeniz, Osmanlılar ve Rumeli Uç Beyleri Merkez ve Uç, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2015, s. 14; Georges Castellan, Balkanların Tarihi 14-20 Yüzyıl, Çev. Ayşegül Yaraman-Başbuğu, İstanbul 1995, s. 55.
[18] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2011, s. 156; Hasan Basri Karadeniz, a.g.e., s. 16.
[19] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s. 157; Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar - I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2012, s. 49.
[20] Halil İnalcık, “Türkiye ve Balkanlar”, İsmail Soysal (Ed.), Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul 1993, s. 69.
[21] Mehmet İnbaşı, “Balkanlar’da Osmanlı Hâkimiyeti ve İskân Siyaseti”, Türkler Ansiklopedisi, C. 9, Ankara 2002, s. 156.
[22] Halil İnalcık, a.g.e.,, İstanbul 1993, s. 16.