“Doğu Türkistan’da zulüm var!” - Ahsen Yıldız Şahin Featured

“Ədəbiyyat və incəsənət” portalının “Ulduz” jurnalı ilə birgə BİRİ İKİSİNDƏ layihəsində Türkiyənin “Genç Yürekler” jurnalının təqdim etdiyi 51 türk müəllif inin yazıları yer alır. Türkiyə türkcəsində yayılan əsərlərin əsas qayəsi budur: “Dildə, fikirdə, işdə birlik!”.

 “Doğu Türkistan’da zulüm var!”

Ahsen Yıldız Şahin

 

Doğu Türkistan’da soydaşımız ve dindaşımız Uygur Türklerine karşı Çin devletinin büyük bir zulmü olduğunu hepimiz biliyoruz artık. Bu zulme maruz kalan kardeşlerimizden yüzlercesinin verdiği haberler, izlediğimiz videolar içimizi dağlıyor, yüreğimizi yakıyor. Bu büyük zulmün, aşağılık uygulamanın, vahşi düşüncenin sadece bir boyutunu dile getirmeye çalışacağım:

İnsanlık dışı uygulamalarla nam salmış Çin devleti, Uygur Türk’ü kardeşlerimizi asimile etmek için şeytanın bile aklına gelmeyecek bir proje ortaya koyuyor: Kardeşlik Projesi. Neymiş efendim, Uygur Türk’ü ile Çin halkı aynı ortamda kalarak kültürel bir gelişme gösterecekmiş. Kargaların bile güldüğü, saçma, anlamsız ve sahte bir proje…

Her eve Çinli erkekleri yerleştiriyorlar. Bunlar aynı zamanda birer ajan. Evde her şey yasak: namaz kılmak, “Kur’an-ı Kerim” okumak, oruç tutmak… Kısacası, Müslüman ve Türk olmak yasak. Hemen bildiriyorlar. Sonrası büyük işkenceler... Evlere konan Çinli erkekler Uygur Türk’ü genç kızlarla evlendiriliyor. Bazı kardeşlerimiz bu zulme dayanamayıp evlendiği gün intihar ediyor. Onlara zorla tecavüz ediyorlar, ırzlarına geçiyorlar, dövüyorlar.Sonraki zaman diliminde “eğitim kampları” diye adlandırdıkları toplama kamplarına alıyorlar. Bu toplama kamplarında işkenceler hem psikolojik, hem fiziksel. Genç, yaşlı, çocuk demeden bütün mazlumları bu kamplara götürüyorlar.

Toplama kampındaki hücrelerde yaklaşık 25 kişiyle birlikte iç-içe kalıyorlar. Tuvalet hücrenin içinde ve herkesin bir-birini görebileceği bir yerde. Uyumak için yatacak bir yer yok. Herkes ya bir-birinin omuzunda, ya da dizinde yatıyor. Yerlerde fareler, örümcekler… Kimsenin bir-birini tanımasına izin verilmiyor. Uygur Türkçesi konuşmak yasak. İletişim halinde olmamaları için haftada bir kez hücreler değiştiriliyor. Kimsenin kimseden haberi olmuyor. Sabahın ilk ışıklarında Komünist Partisi Başkanı Şi Cinping’in adına zorla şarkı söylettiriyorlar. Yanlış okursan dayak, eksik okursan dayak…

Her kesi çırılçıplak soyup buz gibi yerlere oturtuyorlar. Ellerinin dışında bir yerini yıkayamıyorsun. Yüzünü yıkarsan, sen abdest alıyorsun diye, köpekleri üstlerine ısırmaları için bırakıyorlar. Yan hücrelerden kadınların bağırış seslerini duymak çok da zor olmuyor, maalesef. Belirli günler, Uygur Türklerine bir ilaç enjekte ediyorlar. Bu ilaçlar onları sakinleştiriyor ve istedikleri şeyi kolayca yapmalarını sağlıyor. Bazı ilaçlar var ki, onlar da, hamile kadınların çocuklarını düşürmek için kullanılıyor. Zorla kürtaj yapılıyor. Anneleri yavrusundan koparıyorlar. Çocukları da ayrı bir toplama kamplarına götürüyorlar. Küçük yaşta oldukları için beyinlerini yıkamak daha kolay oluyor onlar için. Çocuklara kendi değerlerini, milletini, dinini unutturuyorlar. (Cengiz Aytmatov’un “Mankurt” adlı o acı hikayesini hatırlıyorum.)

Kendi vatanında dinini yaşayamıyorsun. Bir Müslüman “Ya Allah!” dediği için tellerle sopalarla dövülüyor. Onlarca camilerden sadece 1 tane cami kaldı. Çoğunu ya yıktılar, ya da ataşe verdiler. Oruç tutmak yasak. Sahur vakti ışığı açık olanların oruçları ertesi gün zorla bozduruluyor. Okullarda su dağıtılıyor, memurlara ise yemek veriliyor. Onların gözü önünde yemek ve içmek zorundalar.

Din, dil, kültür, sanat yasak. Hepsi Çin’in elinde. Uygur Türklerinin bilinen sanatçılarından Abdurehim Heyit “Uçraşkanda” (Karşılaşınca) ve “Atılar” (Atalar) adlı şarkıları yüzünden 8 yıl hapse çarptırıldı. Çünkü o, Uygur Türklerinin dili ve kalbiydi. Son zamanlarında onu gören oğlu, çok bitkin ve zayıf düşmüş olduğunu söylemişti. Büyük bir işkencede olduğu âşikar. Abdurehim Heyit bu işkenceye 2 yıl dayanabildi. Uygur Türkü’nün şanlı mücadelesinde şehit oldu.

Tüm bu olaylar yaşanırken, Çin hükümeti her şeyi yalanladı. Bazı ülkelerdeki gösteri ve tepkiler karşısında gazetecileri Doğu Türkistan’a davet ettiler. Gazeteciler için toplama kamplarını okul sistemine çevirdiler. Bütün Uygur Türklerini tehdit ederek orada mutlu olduklarını söylemelerini istediler. Eğer söylemezlerse onları daha kötü kamplara götüreceklerini anlattılar. Tam bir tiyatro… Ne göstermek istiyorlarsa, onu o şekilde gösterdiler. Her şey normalmiş gibi… Ama orada hiçbir şey normal değil. Uygur Türklerine soru sorulduğunda, bütün yetkililer gözlerinin içine bakıyorlar. Gazeteciler diğer toplama kamplarına gitmek isteyince telaşla kabul etmiyorlar.

Çin Uygur Türklerini teröristlikle suçluyor. Asıl terörist bu zulmü yapan Çin hükümeti değil mi? Tam bir devlet terörizmi… Zalim Çin yöneticilerinin, hesap günü ağır bir hesapla helâk olacaklarına yürekten inanıyoruz. Her şeyi bilen ve gören Allah; “Kur’an-ı Kerim”de bu azgınlar için şöyle buyuruyor: “Sakın, Allah'ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onların hesabını, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim Suresi/42)

Aziz Kardeşim! Zâlim, azgın, kâtil, insanlık düşmanı olanların hesabı, elbette, öbür dünyada görülecek. Lâkin bizim bir vazifemiz var: mazluma, dindaşımza, soydaşımıza ve bütün mağdur insanlara sahip çıkmak. Bu hepimizin en temel, en öncelikli görevidir. Zulme karşı susma, zulmü unutma! Kardeşlerini unutma! Çin’e boyun eğme! Sesin ne kadar çıkabiliyorsa bağır! Bağır ki, çocukların şu feryatları sussun! Daha oyun yaşındaki şu çocuğun feryadını unutma! “Size yalvarıyorum, babamı geri getirin, onu çok özledim.” Unutma!  Türkün özü var olsun!”

 

“Ədəbiyyat və incəsənət”

(08.10.2024)

Sayt Azərbaycan Respublikası Mədəniyyət Nazirliyi tərəfindən 2024-cü ildə “Qeyri-hökumət təşkilatları üçün qrant müsabiqəsi” çərçivəsində Azərbaycan Ədəbiyyat Fondunun həyata keçirdiyi “Yeniyetmə və gənclərdə mütaliə mədəniyyətinin formalaşdırılması” layihəsinin tərəfdaşı olaraq yenilənmiş, yeni bölmələr əlavə ediımiş, layihənin təbliği üzrə funksional fəaliyyət aparılmışdır.